“Girdiği Yere Huzur Getiren Bir Adamdı!

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Abdülmetin hocamız eskilerin ifadesiyle tam olarak nevine münhasır bir hoca efendiydi. ‘Nevine münhasırdı’ stili ona aitti, o stilde hemen hemen rakibi yok gibiydi demektir. Bir toplantıda o da bulunuyorken hoca arkadaşlardan biri onun için, “bir de şu ellerin kürsüde hareket etmese” diye latifede bulunmuştu. O da boynunu büküp mütevazı bir görüntü verince, oradaki beş-on hoca efendi “ama hocam, hocamız böyle farklı, böyle güzeldir” diye çıkış yapmışlardı. Sanki bir benimseme, kabullenme ve öyle güzel olduğunu itiraf etme pozisyonu ortaya çıkmıştı.

Allah hoca efendiye rahmet etsin, tam anlamıyla nevine münhasırdı. Hocalığın şen, farklı tiplerinden biriydi. Benim özellikle hoca efendiye imrenerek, gıpta ederek baktığım ve çıkardığım -belki de benim yetiştiğim hoca modellerinden çok farklı olduğu için bu açıdan dikkatimi çekiyordur- bir sonuç şudur ki hoca efendi -rahmetullâhi aleyh- tebessümle ciddiyetin, espriyle en ağır hükümlerin bir kürsüde, bir saatte, bir başlık altında bulunabileceğinin belgesidir. Hem sempatik bir tavır hem de dinî hükümler bir arada tutulabiliyor demek ki. Hoca efendi bunu ispat etmiştir.

Ben hoca efendiyi 1991-92 yılından itibaren tanıyorum. Yaklaşık 26-27 senelik bir tanıma zamanı. Hoca efendiyi üslubunda, konularında, sosyal ilişkilerinde hiç değişmemiş ve sabit bir karakterin sahibi olarak gördüm. İhtilal teşebbüsü olan 28 Şubat günlerindeki kimliği bu son zamanlardaki kimliği ve anlatımı, üslubuyla çok dikkat çekici bir durumdu. Hoca efendinin Afrika’da erzak dağıtan bir vakfı temsilen bulunduğu yer, Kudüs davasına destek için bulunduğu yer, Türkiye’de girip çıktığı vakıflar, oturup kalktığı hoca efendiler gibi faktörler ele alınıp yelpazesi incelendiğinde tam anlamıyla ümmet adamı olduğu, ümmeti için yaşadığı anlaşılmış olur ki bu büyük bir farklılık, büyük bir nimetti.

Zira bu tür, meşrebinin etkisinde kalmayarak kendi ekseninde körelmeden coğrafî ufkuyla ümmetin büyük yelpazesinde açılabilen hoca efendi olmak herkese nasip olmamış ama hoca efendiye nasip olmuştur. Cenazesi de geriye kalan konuşmaları da bunu göstermiştir.

Elbette Rabbim onu o karakterde yarattığı için karakterinin ortaya koyduğu bir sonuç bu lakin hoca efendi ilim yoluna yeni giren ve örnek alma şansını yakalayan talebelere ve hoca adaylarına örnek bir şahıs olarak miras kalmıştır.

Dilerim Rabbim bize de yeni talebelere de bu durumdan istifade etmeyi nasip eder.

Hoca efendiyi bir cümlede özetleyecek olsam herkesin bildiği yönleriyle anlatmaya gerek duymadan, bunun ötesinde onu sloganlaştıracak olsaydım en çetrefilli toplantıda dahi Abdülmetin hoca varsa o toplantıda kavga gürültü olmayacağı, toplantının huzurla başlayıp biteceğini söylerdim. Abdülmetin hoca girdiği yere huzur getiren, ağır konuları bile tebessüm ve muhabbetle çözebilen bir insandı ama asla cıvık değildi. Onun nazarında tebessüm etmek, seviyeye inmek ve insanları takdir etmek bambaşka bir şeydi.

Allah Teâlâ onu salih kulları, âlimler, dâîlerle buluştursun ve salih kullarının şefaatine nail etsin. Kabrine rahmetler yağsın, bizi de onu da hayır işlerinin, âlimliğin ve âbidliğin gereği gibi yaşayabilen kullarından kılsın.

Velhamdülillâhirabbilâlemîn.

 

HÜKÜM DERGİSİ TEMMUZ SAYISI

Site Footer